::...
ANASAYFA ...::
|
Tarihi Eserler
urulduğu tarihden günümüze dek devamlı
gelişme içinde olan Bursa'nın bugün
ulaştığı sınırlar Uludağ eteklerinden
Bursa ovası içlerine, İzmir, Mudanya,
Yalova ve İnegöl yollarına, civar
köylere uzanmaktadır. İç içe tarih kokan
sokaklar, evler yerlerini beton
yığınlarına terk ederken birçok tarihi
anıt bu yığınların arasında adeta
kaybolmaktadır.
|
İç mekan
görünümü |
Yıldırım Camii
ehrin doğusunda, Yıldırım semtindeki
tepe üzerine inşa edilmiştir. Yıldırım
Bayezıd tarafından XIV yüzyılın
sonlarında yaptırılmıştır. Genellikle
tarihi eserler hakkında kesin bilgileri
ulaştıran kitabelerdir. Fakat bu caminin
kitabesi zamanımıza ulaşmamıştır. Taş
işçiliği, devrinin en güzel örneğini bu
camide göstermektedir.
Caminin ön cephesinde yer alan
ayaklar ve bunları bağlayan kemerler
kurşuni renkli mermerden yığma olarak
yapılmıştır. Revak beş kubbe ile
örtülüdür.
Merkez kubbesi yüksektir ve iç mekana
ferahlık verir. Duvarlar kesme taşlarla
kaplıdır. Yandaki eyvanlar zeminden
yükselmektedir. Bunlar da sivri
tonozların oluşturduğu sekiz köşeye
oturan kubbeyle örtülmüştür. Mihrap
kubbesi kare plan üzerine oturmaktadır.
Mihrap sekiz sıra stalaktitli yaşmak ile
örtülüdür. Köşelerinde cilâlı
yeşilimtrak mermer sütunlar vardır. Doğu
ve batıdaki odalar alçıdan ufak, büyük
hücreli ve maşalıklıdır. Stalaktit
saçaklı, geniş ajurlu, oniki yıldızlı ve
yeşil çini parça kakmalı, süslü nesih ve
kufı hatla yazılı hadis ve dualarla
bezenmiştir. Odalar çapraz tonozla
kaplıdır.
Kuzey doğu ve kuzey batıdaki odalara
cami içinden geçilmektedir. Bunlar da
çapraz tonozla kaplıdır. Caminin iki
minaresi de lodos ve deprem yüzünden
yıkılmış, yakın tarihte betondan yeni
bir minare yapılmıştır.
Yıldırım Türbesi
IV Osmanlı Padişahı Yıldırım Bayezıd
1360 da doğdu. I.Murad'ın büyük oğludur.
Babası tarafından yetiştirilmiş,
birlikte fetihlere katılmıştır.
Karamanoğlu Ali Bey'in ordusu ile
yapılan savaş sırasında gösterdiği
atılganlık nedeniyle kendisine Yıldırım
adı verilmiştir. Murad'ın Kosova savaşı
sonunda şehit edilmesi üzerine tahta
çıktı. Kosovanın ardından Yıldırım,
Sırbistan'ın güneyini topraklarına
kattı. Aydın, Saruhan, Menteşe ve
Karaman beyliklerini tek tek zaptetti.
Anadolu Hisarını inşa ettirdi. Bu arada
Sırbistan kralının güzel kızkardeşi ile
evlendi. Yıldırım Bayezıd Bizans'ı
kuşatarak gittikçe baskıyı artırması
üzerine oluşturulan haçlı ordusu ile
Niğbolu'da yaptığı savaşı kazandı. Doğu
Anadolu'yu işgale başlayan Timur ile
Ankara'da yaptığı savaşı kaybetti. Bu
yenilgi üzerine 1403'de intihar etti.
Türbesi, Yıldırım Medresesi'nin
doğusundadır. 1406 yılında oğlu Süleyman
Han tarafından yaptırılmıştır. Türbe
10.5 x10.5 m. ölçülerinde kare
planlıdır. Uç ufak kubbenin örttüğü
revaklı bir.girişi vardır. Türbenin
kubbesi sekizgen bir kasnağa oturur.
Yuvarlak bir mihrabı vardır. Türbede
ortada Yıldırım Bayezıd'ın sağında oğlu
İsa Çelebi'nin, solunda eşi ve ayak
ucunda kim oldukları bilinmeyen iki
hanımın sandukası vardır.
|
|
Yıldırım
Türbesi |
Yıldırım
Medresesi |
Yıldırım
Medresesi
Yıldırım Camii'nin kuzey batısında
1399 yılında Bayezıd tarafından
yaptırılmıştır. Kapıdan, ortası kubbeli
üçlü revağa geçilir. Oradan da taş ve
tuğla ile örülü ayakların taşıdığı ve
uzunlamasına tonozla örtülü yan
revaklara geçilmektedir. Revaklara
açılan sağlı sollu tonozla örtülü
sekizer hücre mevcuttur.
Girişin iki yanında tonozla örtülü
hocalara ait odalar vardır. Yan revaklar
açık eyvanlı dershaneye bağlanmaktadır.
Dershane sekizgen kasnak üzerine
oturtulmuş ve kurşun kaplı kubbe ile
örtülmüştür. Revak ve odalar kurşunla
örtülü çatıya sahiptir. Dersanede yıldız
ve düz tuğlalarla yapılan tezyinatı çok
güzeldir. Restorasyon sonunda medrese
dispanser olarak hizmete sokulmuştur.
Yıldırım Hamamı
Yıldırım Camii'nin batısında meyilli
sahadadır. Ufak ve tek olan hamamın
soğukluk kısmı, üzeri kubbe ile örtülü
kare şeklindedir. Soğukluktan, kubbeli
ılıklığa girilir. Göbek taşı kubbe ve
eyvan ile örtülüdür. Buradan da kubbe
ile örtülü iki halvete geçilmektedir.
Moloz taşla inşa edilmiştir.
Yıldırım
Darüşşifası
İlk Osmanlı hastanesi kabul edilen
Darüşşifa, Yıldırım Camii'nin 250 metre
doğusundadır. 1390-1394 yılları arasında
Yıldırım tarafından inşa ettirilen
külliyenin bir parçasıdır. Akıl ve sinir
hastalıklarının da tedavisi yapılan bu
sağlık kuruluşunda, sadrazam Çandarlı
İbrahim Paşa da tedavi görüp şifa
bulmuştur.
İlk yapıldığı zaman 1 başhekim, 2
hekim, 2 eczacı, 2 şerbetçi, 1 aşçı ve
bir ekmekçiden oluşan bir kadro ile
hizmet veriyordu. Yapı 1560 m2
lik meyilli bir alana oturmaktadır. 1855
depreminden hasar gören yapı bir müddet
baruthane olarak kullanılmıştır.
|
Emir Sultan
Camii ve Türbesi |
Emir Sultan Camii ve
Türbesi
ursa'nın doğusunda Emir Sultan
mezarlığının yanında selvi ve çınar
ağaçlarının arasında yer almaktadır.
Cami ilk yapıldığı zaman tek kubbeli
iken 1507'de avlu ve üç kubbeli revak
eklenmiştir.
Batıdaki merdivenlerden çıkılarak iki
sütun arasındaki kapıdan geçilip geniş
avluya girilir. Ortada şadırvan, güneyde
cami, kuzeyde türbe ve ahşap odalar yer
almaktadır. Avlu ahşap revakla
çevrelenmiştir.
Cami sekizgen kasnak üzerine oturan
tek kubbeye sahiptir. Kuzey cephesinin
köşelerinde kesme taştan birer minaresi
vardır.
Mihrabı XVII. yüzyılda İznik
çinileriyle yaptırılmıştır. Emir Sultan
Buhara'da doğmuştur. Kendisi Es-Seyyid
Şemsüddin Mehmed bin Aliyyül Buhari
olarak bilinir.Bursa'ya 1391'de göç
etmiş ve Yıldırım Bayezıd'in kızı Hundi
Hatun'la evlenmiştir. 1429'da vebadan
vefat etmiştir.
Türbenin ilk yapıldığı zamandan
günümüze bir şey kalmamıştır. Şimdiki
Türbe Sultan Abdülaziz tarafından 1868
yılında yaptırılmıştır. Sekizgen
planlıdır. Doğudaki kapıdan
girilmektedir. Türbe zemini avlu
seviyesinden aşağıdadır.
|
|
Emir Sultan
Camii avlusu |
Emir Sultan
Türbesi iç mekanı |
|
Yeşil
Türbe |
|
Yeşil
Türbe doğu penceresi |
|
Yeşil
Türbe Portali |
Yeşil Türbe
ıldırım Bayezıd'ın oğlu Çelebi
Sultan Mehmed tarafından 1421
yılında yaptırılmıştır. Türbe kentin
doğusunda Yeşil semtinde, Yeşil
Camii'nin karşısındaki tepe
üzerindedir. Mimarı Hacı İvaz
Paşa'dır. Nakkaşları Ali bin İlyas
Ali, Mehmed el Mecnun'dur. En dar
yüzü 8,45 m, en geniş yüzü 8,87 m
olan sekizgen prizma bedene
sahiptir. Beden yüzleri beyaz
mermerden yapılmış, çerçeve ve
ayaklar 3,5 m açıklığı bulunan
üzengileri boşta duran sivri
kemeleri taşımaktadır. Güney ve
Kuzey cepheler haricindekilerde
dikdörtgen büyük pencereler ile
sivri kemerli alçı pencereler
vardır. Günümüze çok az
değişikliklerle gelen cephe, girişin
doğusündaki ilk yüzdür. Mermer
çerçevelerin, sağır kemerlerin ve
pencerelerin etrafı geçme rumi
motifli bir bordürle kaplıdır. Diğer
kısımlar turkuaz renkli çinilerle
kaplanmıştır. Pencere alınlıkları
koyu lacivert, zemin üzerine ince
çizgilerle üç yatay bölüme
ayrılmıştır.Bu bölümlerde, ayet ve
hadisler yazılıdır.
Türbe'ye Yeşile bakan çinilerle
kaplı olmasından dolayı Yeşil Türbe
ismi halk tarafından verilmiştir.
Portal 1855 depreminde büyük
hasar görmüş 1864'de horasanla
sıvanarak bugünkü görünümüne
sokulmuştur. Sağlı sollu
mihrapçıklar, ayakkabılıklar,
türbenin kitabesi ve 13 dilimli
yarım kubbe, çeşitli renk ve
motiflerle kabartma renkli sır
tekniğinde işlenmiştir.
Rumiler, palmetler ve rozet
motifleri ile oya gibi işlenen
kapının kanatları günümüzde tüm
çarpıcılığı ile ortadadır. Bir sanat
şaheseri olan kapıyı Tebrizli Ahmed
oğlu Ali yapmıştır. Sekizgen bedeni,
sıvalı yüksek kasnağa oturan
kurşunla örtülü büyük bir kubbe
örtmektedir. Türbenin içine
geçildiğinde iç mekân sanki çini
cennetine girildiği hissini verir.
Duvarlar 2,94m yüksekliğe kadar iki
bordürle çevrili, altıgen türkuaz
çinilerle kaplıdır. Bunların
aralarında iri madalyonlar yer
almaktadır.
Türbe günümüze ulaşan en muhteşem
çinili mihraba sahiptir. Renkli
süsleme sanatının bir şaheseridir.
Yivli süs sütunları, üç sıra
mukarnası, rumi palmetleri, kıvrık
dal motif leri, kalın yazı dizileri
ve tepeliği ile Yeşil Camii
mihrabını andırmaktadır. Sekizgen
platformun ortasında Çelebi Sultan
Mehmet'in kendisine has vakarı ile
duran tamamen çini dekorasyona sahip
sandukası yer almaktadır. Üzerinde
kabartma sülüs celisi ile yazılı
kitabesi vardır. Güneyinde oğulları
Mustafa ve Mahmud'a ait sandukalar
yer almaktadır. Kuzeyindeki ise oğlu
Yusufa aittir. Platformun
arkasındakiler, kuzeyden itibaren
Çelebi Mehmet'in kızı Selçuk
Hatun'un kabartma kitabeli
sandukası, kızı Sitti Hatun
(Safiye)'un beyaz zemine lacivert
motifli, altıgen ve üçgen çinilerle
kaplı sandukası, Ayşe Hatun ve
dadısı Daya Hatun'un sandukalarıdır.
328 metrekarelik alana oturan
türbenin oktogonal prizma gövdesi,
zeminden aşağıda da devam ederek
mezar dairesini oluşturur. Beşik
tonozla kaplı mezar dairesi örme
duvarlarla beş ayrı bölüme
ayrılmıştır. Girişi doğudaki yüksek
sette görülen mezarlarla kamufle
edilmiş gizli kapıdandır.
|
|
Yeşil
Türbe Çinili Mihrap ve
Sanduka |
Yeşil
Türbe'den bir çini detayı |
|
Yeşil
Medrese |
Yeşil Medrese
eşil hamamını geçtikten sonra sağda
Çanlı deresinin yanındadır. Bugün
Türk İslam Eserleri Müzesi olarak
kullanılmaktadır. Sultaniye
Medresesi olarak da bilinen Yeşil
Medrese'nin yapımını Çelebi Sultan
Mehmed diğer külliye yapıları ile
birlikte 1419 yılında başlatmıştır.
Medrese Sultan'ın ani ölümü
nedeniyle yarım kalmıştır.
Giriş, kuzeydeki çapraz tonozla
örtülü eyvandandır. Ortasında geniş
bir avlusu, Avlunun merkezinde
mermerden bir havuzu vardır. Güneyde
yüksek açık eyvanlı bir dershane iki
yanda birer ufak eyvan ile on üç
hücre yer almaktadır. Geniş eyvan
sekizgen kasnak üzerine oturtulmuş,
kurşunla kaplı kubbe ile
örtülmüştür. Diğer eyvan ve hücreler
kiremit damla örtülü ve kirpi
saçaklıdır.
Yanlardaki 1,2m genişliğinde iki
merdiven ve yarım bırakılan kısımlar
bu medresenin başlangıçta iki katlı
yapılmak isteğinden doğmuştur.
Bahçedeki revakta onsekiz adet
başka yapılardan getirilme mermer ve
granit sütunlar vardır. Odaların
tavanları çapraz tonozludur. Batısı
firüüze ve beyaz çinilerle kaplıdır.
Tavanı beyaz, lacivert ve sarı
renklerle yapılmış geometrik örgü
motifi ile bezenmiştir. Pencere
aynaları çinilerle dama motifi
şekilde süslüdür.
Yeşil Medrese 1975 yılından beri
Türk İslam Eserleri Müzesi olarak
hizmet vermektedir. Müze'de XIII.
yüzyıldan XX. yüzyıla kadar uzanan
Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı
dönemlerine ait çini ve seramik
eserler ile Selçuklu ve Osmanlı
sikkeleri, geleneksel Türk el işleri
ve giysiler teşhir edilmektedir.
Türk İslam Eserleri Müzesi'nin iç
mekan görüntüleri için
|
|
Yeşil
Medrese ( Türk İslam
Eserleri Müzesi ) |
Yeşil
Medrese Revaklı Avlu |
|
Muradiye
Semti ve Külliyesi |
Muradiye Camii
emte ismini veren külliyenin en mükemmel
eseridir. 1425 - 1426 II.Sultan Murad
tarafından yapılmıştır. Caminin son
cemaat yerinde, dört yığma ayak ve iki
granit sütun birbirine kemerlerle
bağlanmıştır. İki yan çapraz tonozla,
diğerleri sekizgen kasnak üzerine
oturtulmuş kubbelerle örtülüdür.
Kapı ahşap işçiliğinin en güzel
örneklerindendir. Kapı tabanları rumi ve
hatai süslemeli çinilerle kaplıdır.
Pencere alınlıklarında da aynı
bezemelerden görülmektedir. Cami iki
büyük kubbe ve yanlarda iki küçük kubbe
ile örtülmüş geniş birer eyvandan
ibarettir. Mihrab ve minber 1790 yılında
yapılmış rokoko uslubundadır. Mihrabın
solundaki duvarlar altıgen lacivert ve
firuze çinilerle kaplıdır. Eyvan
kemerinde altıgen firuze çiniler
görülmektedir. Asma kata sağ eyvandaki
kapıdan girilir. Duvarlar üç sıra tuğla
bir sıra moloz yığma ve birer dikey
tuğla ile örülmüştür. Kasnaklar ustaca
yapılan bir tuğla işçiliğine sahiptir.
Pencerelerin üst kısımları sivri kemerle
bitmektedir.
Doğu ve batıdaki kapılar XX. yüzyılda
yapılan onarımlarda açılmıştır. XIX.
yüzyılda yıkılan minaresi yeniden
örülmüştür. Revak cephesinde tuğla ile
yapılan ve arabesk motifler görülmeğe
değer güzelliktedir.
|
|
Muradiye
Camii |
Muradiye
Camii içi |
|
Muradiye
Medresesi |
Muradiye
Medresesi
Bugün Verem Savaş Derneğince
Dispanser olarak kullanılmaktadır. XV.
yüzyıl başlarında II. Murad tarafından
yaptırılmıştır. Ortada 17x17 m'lik
avluya kuzeydeki eyvandan girilir. Avlu
etrafındaki 12 adet revak ayaklarından
ikisi mermer sütun, diğeri tuğladan
örülmüştür.
Güneydeki yüksek eyvan sekizgen
kasnağın taşıdığı kurşun kaplı kubbe ile
örtülüdür. Avlu etrafında onaltı hücre
sıralanmaktadır. Hücreler çapraz tonozla
örtülü hücrelerde birer ocak ve pencere
vardır. Dershane olarak kullanılan büyük
eyvanın duvarları 2,6 metreye kadar
firuze ve lacivert çinilerle
süslenmiştir. Duvarlar moloztaş ve tuğla
ile örülmüştür ve kirpi saçaklıdır.
Burada çalışan tuğla ustaları bütün
hünerlerini göstermişlerdir. Bu işçilik,
yapıta Bursa'nın en güzel medresesi
ünvanını kazandırmıştır.
Külliyedeki
diğer yapılar
- Hatuniye Sultan Türbesi
- Saraylılar Türbesi
- Şehzade Ahmed Türbesi
- II. Murad ve Alaaddin Türbesi
- Şehzade Mustafa Türbesi
- Gülşah Hatun Türbesi
- Mükrime Hatun Türbesi
- Şehzade Mahmud Türbesi
- Şehzade Mustafa ve Cem Sultan
Türbesi
- Ebe Hatun Türbesi
- Gülruh Sultan Türbesi
- Şirin Hatun Türbesi
- Osmanlı Evi
- Muradiye Hamamı
- Muradiye İmareti
|
Koza
Hanı |
|
Koza Han
Mescidi |
|
Koza
Hanı genel görünüş |
|
Koza
Hanı iç mekanı |
|
İpek
Hanı |
Koza Hanı
lucami ile Orhan Cami arasındaki
geniş sahadadır. 1492 yılında II.
Bayezıd İstanbul'daki cami ve
medresesine gelir temin etmek için
yaptırmıştır. Hanın mimari Abdül-ula
bin Pulad Şah'dır. İki katlıdır. Üst
katta 50, alt katta 45 olmak üzere
95 odası vardır. Kuzeydeki taç kapı
büyük taştan kabartma süslerle
yapılmış olup muhteşem görünüşe
sahiptir. Üst katta güneye açılan
bir kapısı, avludan ilave kapılara
açılan geniş kapı ve buradan da
Orhan Cami tarafına açılan bir
kapısı vardır. Hanın iç kısmındaki
geniş avlunun merkezinde mescid yer
almaktadır. Mescid sekiz cephelidir,
köşelerdeki ve ortadaki bir ayak
üzerine oturmaktadır. Alt kısmı
şadırvan şeklindedir. Günümüzde ünlü
Bursa ipekçiliğinin merkezi
durumundadır.
Fidan Hanı
Bursa'nın önemli hanlarından
biridir. Sadrazam Mehmed Ağa'nın
oğlu İbrahim Paşa tarafından XV.yüzyılda
yaptırılmıştır. Eskiden Mahmut Paşa
Hanı olarak bilinmekteydi. Koza
Han'ın kuzey doğusundaki han iki
avluludur. Ahırların ve diğer
yardımcı tesislerin bulunduğu kısım
şimdi yeni yapılan dükkanlarla
dolmuştur.
Ortada bir havuz ve üzerinde
mescid yer almaktadır.İki katlı
revakın ayakları ve kemer yüzleri
tuğla ve moloz taş ile örülmüştür.
Üç sıra kirpi saçaklıdır. Birinci
avlu üzerindeki esas hanın altta 48,
üstte 50 olmak üzere 98 odası
vardır. Alt kattaki odalar dairevi
tonozlu, revakları ise devamlı
tonozludur. Üst kattaki revaklar
kubbeli, odalar ise tonozla
örtülüdür.
Pirinç Hanı
II.Bayezıd tarafından
İstanbul'daki cami ve İmaretine
gelir temin etmek maksadı ile 1508
yılında yaptırılmıştır. Mimari Yakup
Şah bin Sultan Şah ve Ali bin
Abdullah'tır. Bina emini Ecebey bin
Abdullah ve Nazır Muhiddin'dir.
Hanın üst katı önemli şekilde
tahribata uğramıştır. Doğuya açılan
kabartma motiflerle dekore edilmiş
muhteşem kapısı vardır. Yıkılmadan
önce alt katta 38, üst katta 40
olmak üzere toplam 78 odalıydı.
Avlunun ortasında bir mescid
bulunmaktaydı.
Han sadece ticaret gayesi ile
inşa edilmiştir. Odalar tonozludur.
Damdaki kurşun kaplamalar XVII.
asırda sökülüp yerine kiremit
konulmuştur. Hanın restorasyonu
devam etmektedir.
İpek Hanı
Bursa'daki en büyük handır. Son
yıllarda restorasyonu yapılmış olan
hanın sadece batı kısmı ayaktaydı.
Zemin kat ta 39, üstte 42 olmak
üzere toplam odası 81'dir.
Yontma taş ve tek sıra tuğla ile
işlenmiş duvarları ve yuvarlak
kemerleri vardır. Girişi yeniden
yapılmış olup orjinal değildir.
Çelebi Sültan Mehmed tarafından
Mimar Hacı İvaz Paşa'ya Yeşil
Külliyesi'ne gelir temin etmek
maksadı ile yaptırılmıştır.
Emir Hanı
Orhan Bey tarafından
yaptırılmıştır. 1522 yılına kadar
Eski Bezazistan olarak bilinen han
daha sonra Emir (Bey)Han'ı ismini
almıştır.
Bu han şehir içi ticaretin bütün
şartlarına uygun olarak inşa
edilmiştir. Alt katlar revaklı,
penceresiz eşya depoları olarak, üst
kattaki odalar ise pencereli ve
ocaklıdır. İkametgâh ve büro olarak
kullanılmıştır.
Bina kesme taş ve tuğla ile
örülmüştür. Fil ayaklara oturan,
tonozla örtülü iki katlı revak ve
revaklara açılan tonozlu odalardan
meydana gelmektedir. Hanın alt
bölümünde 36, üstte 37 olmak üzere
73 odası vardır.
|
|
Emir
Hanı |
Geyve Hanı
XV. yüzyılda Hacı İvaz Paşa
tarafından Yeşil Cami'ye gelir
temini için yaptırılıp Çelebi Sultan
Mehmed'e hediye edilmiştir.
Demirkapı çarşısındadır. Eskiden
Lonca Hanı da denilmekteydi.
Han tuğla ve moloz taş ile inşa
edilmiş olup kirpi saçaklıdır.
Ayakları ve kemerleri tuğladan
yapılmıştır. Odalar dairevi tonozla
kaplıdır.
İki katlı olan hanın altında 26,
üstünde 30 odası vardır. Dört
cephesinde iki giriş kapısı
mevcuttur. Batıdaki giriş kapısı iki
tarafı kemerli beşik tonozludur.
|
Ulu Cami
gece görünümü |
|
Ulu Cami iç
mekan görünümü |
|
Ulu Cami iç
mekan görünümü |
Ulu Cami
ursa'nın en heybetli ve en çok cemaat
alan camiidir. Sultan Yıldırım Bayezıd
Niğbolu savaşını kazandıktan sonra
1398-1400 yıllarında inşa ettirmiştir.
Cami kalın duvarlara ve 12 büyük yığma
ayaklara bağlanan kemerlere ve
pandantiflere oturan 20 kubbe ile
örtülüdür. Orta kısmındaki kubbenin üstü
camlıdır. Altında 16 köşeli mermer
şadırvan vardır. Caminin inşa edileceği
yerdeki yapıların istimlakı sırasında
bir kadın evini satmak istemeyince zorla
alınır. Gönül rızası olmadan alınan
yerde namaz kılınmaz gerekçesiyle evin
yerine gelen kısımda şadırvan
yaptırıldığı rivayet edilmektedir.
Minberi ağaç işçiliğinin bir
şaheseridir. Oyma kabartma, geometrik,
yıldız, çivi başları ve gülçelerle
süslüdür.
Taç kapısı başlı başına sanat
abidesidir. 1399-1400 yıllarında
tamamlanmıştır. Sanatkarı Mehmed bin
Abdülaziz Dakıva'dır.
Zarif sekiz ceviz sütun üzerine
oturan müezzin mahfili 1549 yılında
yapılmıştır. Mihrabı sekiz sıra
stalaktitlidir. Kum saatinin etrafındaki
Ayet'el-kürsi sülüsle yazılmıştır.
Ayrıca küfi ihlas suresi yazılıdır.
Mihrap 1571 yılında tamamlanmıştır.
Camideki diğer yazılar ve yaldız boyalar
1904 yılında Mehmed Usta tarafından
yapılmıştır.
Caminin ilk yapıldığı zaman üç tane
olan kapısına 1740 yılında Hünkâr
Mahfili kapısı eklenmiştir. Kapıların
ikisi yenidir. Altıngenlerin
oluşturduğu, yıldızların dekore ettiği
tablalardan meydana gelen doğudaki ceviz
kapı, cami ile aynı yaştadır.
Tek sütun üzerine oturan yuvarlak
mermerden kürsü 1815 yılında
yapılmıştır. Cepheler sağır kemerler
içinde, altta ve üstte ikişer pencereden
oluşmaktadır. Cephelerin tümü kesme
taştan yapılmıştır.
Caminin kuzey cephesinin köşelerinde,
kaidesi mermerden gövdeleri tuğladan
örülmüş birer minaresi vardır. Batıdaki
minarelerin içinde çift merdiven
mevcuttur. Bunun yardımı ile çatıya
çıkılmaktadır.
Cami, Moğol Şeyhi Emir Bedrüddin
tarafından 1403 yılında ve Karamanoğlu
Mehmed Bey'in 1413 yılındaki Bursa
muharasası sırasında yaktırılmıştır. 1
Mart 1855 tarihlerindeki büyük depremde
ve 1889 yangınında hasar görmüştür.
|
|
Ulu Cami iç
mekan görünümü |
Ulu Cami
anıtsal giriş kapısı |
|
Kale
surlarına ait bir burç |
Bursa Kalesi
ithynialılar zamanında yapılmaya
başlanan kale daha sonra ihtiyaç
duyuldukça Roma, Bizans ve Osmanlı
İmparatorluğunca çeşitli onarımlara
tabi tutulmuştur.
Surlarda görülen kiklopien taşların
önemli kısmı Roma devrine ait
sütunlar, lahit parçaları, adak
mezar steli, heykel kaideleri, şeref
kitabeleridir. Bunlar hisar kapının
doğusunda yoğunluk kazanmaktadır.
Surların sadece güney kısmındakiler
çift duvarlı ve beş köşeli burçlarla
sağlamlaştırılmıştır.
1326 yılında Bizanslılardan
alınan Bursa'nın surları Orhan Gazi
tarafından üç köşeli burçlarla
takviye edilmiştir. Çakır Ağa Hamamı
ile Tophane arasında biri silindir
gövdeli, ikisi üç köşeli büyük burç
kalıntıları vardır. Bunların
arasında yer alan Hisar Kapı 1855
yılındaki depremde yıkılmıştır.
Buradan doğuya dönen surlar, evin
bahçe duvarlarına temel vazifesi
yapmıştir
Yıldız Kahve'den güneye uzanan
surlarda yuvarlak kemerlerle mazgal
delikleri görülmektedir. Kahvenin
önünde Kaplıca Kapı yer almaktadır.
Yıkık duvarlar halinde devam eden
surlar, Zindan Kapıya
bağlanmaktadır. Zindan Kapı
yanındaki köşeli burç Çelebi Sultan
Mehmet tarafından 1418 yılında
yaptırılmıştır.
Zindan Kapıdan Üftade'ye kadar
nisbeten sağlam devam eden surlar,
Pınarbaşı Kapısı'na oradan da Üftade
yanındaki Yer Kapı'ya ve tekrar
Çakır Ağa Hamamı karşısında
bağlanmaktadır. Pınarbaşı Kapı ile
Zindan Kapı arasında birbirine
paralel uzanan surların kesme taşlı
bölümleri yerlerinden sökülmüş
olduğundan şimdi sadece moloz taştan
kireç kum harcı ile örülmüş
kısımları ayaktadır. Pınarbaşı Kapı
ile Zindan Kapı arasındaki ön
surlar, evler arasında kaybolmuştur.
Diğer sur kalıntılarında ise bu
kısımda yapılan evlere giriş
kapıları ve boşluklar Osman Gaz
oluşturulmak maksadı ile tahribatlar
yapılmıştır.
|
Osmangazi Türbesi |
Osmangazi
Türbesi
ursa kuşatmasının devam ettiği
sırada Osman Gazi oğlu Orhan Bey'e
şehir içindeki kubbeli yapıyı
göstererek "Oğul; ben öldüğüm
vakit beni Bursa'da şol gümüşlü
kubbenin altına koyasın"
demiştir. Günümüz Tophane Parkı'nın
girişinde solda kalan bu kubbeli
yapı Mesihilerin şapeline aitti.
Bursa fethedildikten sonra, şapel
mescide çevrildi ve Osman Gazi
buraya defnedildi.
Saint Elias(Elia-İlyas)
Manastırı'nın bölümüne ait olan
şapelin içi 8,3 m. genişliğindeki
duvarlara bitişik çift sütüncuklarla
ayrılmış, yarım yuvarlak nişli,
sekizgen plana sahipti. XI. yüzyılda
yapıldığı bilinen bu şapel'in şekli,
Roma İmparatorluk devrinden itibaren
uygulamaya başlanan örneklerle büyük
benzerlik göstermektedir. Şapel'in
narteks kısmının olduğu yere gömülen
mezarlar, günümüzde açıkta
kalmıştır. 1855 depreminde yıkılan
türbe 1863'te Sultan Abdülaziz
tarafından eski plana sadık
kalınarak yapılmıştır. Türbe kubbe
ile örtülü sekizgen plana sahiptir.
Türbe'ye kuzeydeki ahşap antreden
geçilerek girilir. Ortada sedef
kakmalı muhteşem ahşap sanduka Osman
Gazi'ye (1258-1326) aittir. Solunda
oğlu Alaaddin Bey, bunun yanında
Hüdavendigâr oğlu Savcı Bey sağında,
Aspurça Hatun'un oğlu ibrahim Bey
ile adları bilinmeyen on iki sanduka
vardır. Türbe'de Konya Sultanı
Alaaddin tarafından Osman Bey'e
gönderilen çok büyük bir davul ve
tesbih sergilendiğinden, halk
arasında Davullu (Davud) manastırı
denmesine neden olmuştur. Bunlar bir
yangın sırasında yanarak kül
olmuştur. Türbe, konak salonları
dekorasyonu şeklinde bezenmiş,
pencerelere kumaş perdeler
takılmıştır. Fransız mimari stilinde
yapılan bu kısımda ufak bir mihrap
görülmektedir. Pencere parmaklıkları
dökme demirdendir.
|
Orhangazi Türbesi |
|
Orhangazi Türbesi iç
görünüm |
Orhangazi
Türbesi
ophane parkının girişinde
sağdadır. Bursa'nın fethinden
önce şehrin metropolit manastırı
olan Saint Elias manastırı XI.
yüzyılda yaptırılmıştır. Kilise
bir orta nef ile iki yan neften
oluşmaktadır. Ortada gri
mermerden dört sütunun taşıdığı
kubbe vardır. İçi gri mermer
levhalarla kaplanmıştır. Apsis
kısmında gri mermerden
sütunların ayırdığı üç pencere
vardır. Bu kısmın önünde dört
basamak bulunmaktaydı.
Giriş kısmında altı adet
yeşil somaki mermer sütun
yükselmekteydi. Zemin bugün de
izleri görülen mozaik döşemeye
alternatif olarak porfir, diğer
renklerde küçük mozaiklerden
meydana gelmiş tezyinat,
yuvarlak antraklar ve düz mermer
levhalardan oluşmaktadır.
Orhan Gazi'nin defnedildiği
bu bina 1801 kasım ayında büyük
bir yangında hasar görür ve
onarılır. 1855 yılındaki
depremde ise önemli kısmı
yıkılır. 1863 yılında Sultan
Abdülaziz tarafından eskisine
sadık kalınarak yaptırılır.
Türbe kare planlıdır. Her
cephesinde üçer pencere vardır.
Güney cephesindeki orta pencere
kapı şekline çevrilmiştir. Daha
önce giriş kapısının önünde bir
sundurma vardı.
Orta kısmında dört sütunla
ayrılmış ve birbirine kemerlerle
bağlanmış, üstüne kubbe
oturtulmuştur. Yan kısımlar
beşik tonozla örtülüdür. İç
duvarlar beyaz kireç badanadır.
Pencere üstlerinde alınlık
şeklinde sade süslemeler
görülmektedir. Ortadaki sanduka
Orhan Gazi'ye aittir. Etrafı
dökme pirinç parmaklıklıdır.
Kuzeyinde Cem Sultan'ın oğlu
Abdullah, sağında Şehzade Korkud,
hanımı Nilüfer Hatun, oğlu
Kasım, kızı Fatma ve Yıldırım
Bayezıd'in oğlu Musa Çelebi ile
isimleri tespit edilemeyen on
dört sanduka vardır
|
Murat Hüdavendigar
Türbesi |
|
İç
mekan görünümü |
Murat
Hüdavendigar Türbesi
üdavendigâr Camiinin
karşısındadır. 1389 yılında I.
Kosova savaşında şehit olan 3.
Osmanlı Padişahı I.Murat
Hüdavendigâr'a aittir.
Türbeyi Yıldırım Bayezıd
yaptırmıştır. Sonraki yıllarda
geniş tamirler görmüş eski
temelleri üzerine ikinci kez
inşa edilmiştir. Kare planlıdır.
Ortada sekiz sütunun taşıdığı
kemerlere oturan sekizgen kasnak
üzerine kubbe oturtulmuştur.
Kubbenin etrafında türbeyi örten
tonozlar kurşunla kaplıdır.Kuzey
cephe temelleri dıştan üç
payanda ile desteklenmiştir.
Merkezde, pirinç parmaklıklı
I. Murad'ın sandukasının bir
tarafında torunu Süleyman
Çelebi, diğer tarafında
Yıldırım'ın oğlu Musa Çelebi,
pencere yanında Hüdavendigâr'ın
oğlu Yakup Çelebi, Süleyman
Çelebi'nin oğlu Orhan, II.Sultan
Bayezıd'ın oğlu Şehzade Mehmed
gömülüdür. Diğer iki sandukanın
kime ait olduğu bilinmemektedir.
|
Murat Hüdavendigar
Camii |
|
İç mekan görünümü |
Murat
Hüdavendigar Camii
ve Medresesi
ekirge'de Bursa ovasına
bakan tepenin üzerinde I.
Murat Hüdavendigâr
tarafından (1365 - 1366)
yıllarında yaptırılmıştır.
Yapı iki katlıdır. Altta
cami, üstte medrese yer
almaktadır. Önde son cemaat
yeri beş kubbeyi taşıyan
kemerle birbirine bağlı altı
yığma ayaktan meydana
gelmiştir. Alt kata basık
tonozla örtülü kısımdan
girilir. Holün iki yanından
üst kata çıkışı sağlayan
merdivenler vardır. Salon
Kubbeli ve tonozlu uzun bir
eyvandan ibarettir.
Orta sahanın sağında ve
solunda birer eyvan ile
köşelerden tonozla örtülü
dört odadan meydana
gelmektedir. Mihrap duvardan
içeriye girmiş ufak eyvan
şeklindedir.
Merdivenlerden üst katın
revakına çıkılır. Revak
önden altı yığma ayak ve
aralarında beş adet sütun
ile ayrılmış sivri ikiz
kemerle yaptırılmıştır.
Revaktan birer dehlizle
koridora gelinir. Koridora
açılan on iki adet hücresi
yer almaktadır. Hücreler
tonozludur, yanlarda tonozla
örtülü dershane olarak
kullanılan dört oda daha
vardır. Tek minaresi
tuğladan örülmüştür. Çift
zincir, tek zincir, kuş
gagası, balık sırtı motifi
altı sıra stalaktitle
şerefeye geçilir. Takke
külahlıdır. Üst kat
eyvanının kemer
alınlıklarında köşe
tromplarında süsleme
unsurları görülmektedir.
Mermer sütunlar ve başlıklar
Bizans yapılarından alınarak
burada kullanılmıştır.
|
Cumalıkızık Köyü |
Cumalıkızık Köyü
ursa'nın 10 Km doğusunda,
Bursa-Ankara karayolundan
Uludağ eteklerine doğru
sapan yol 3 km. sonra
Cumalıkızık köyüne ulaşır.
Kent içinden toplu taşım
araçları ile de köye
gidilebilir. Osmanlıların
Bursa civarına yerleşmeye
başladıkları yıllarda
kurulmuş 700 yıllık bir
vakıf köyüdür. Köy tarihi
dokusunu bu güne kadar
korumuş ve Osmanlı erken
döneminin kırsal sivil
mimarisinin eşsiz
örneklerini bağrında
taşımaktadır.
|
|
|
|
|