Bursa
evleri
Bursa,
Uludağ'ın eteklerindeki topografik yapısı,
iklimi ve verimli topraklarıyla İ.Ö.7.
yüzyıldan daha eskilere uzanan bir
geçmişten, günümüze ulaşabilmiş bir kentsel
yerleşmedir. Bursa tarihiyle ilgili en eski
kalıntılar ise, ancak Bitinya, Roma ve
Bizans dönemine tarihlendirilebilmektedir.
Bursa,
verimli toprakları ve Uludağ eteklerindeki
yoğun yeşil alanlarının yanı sıra hareketli
topografyasıyla, kendine özgü siluet
verebilmiş bir kenttir. Tepelere kurulan
camiler ve aralarındaki yerleşme dokusu
yeşille içiçedir. Bunu sağlayan arazinin
yeraltı sularıdır. Evliya Çelebi bu verimli
toprakların su sayesinde yeşili güçlü
kıldığını "Velhasıl Bursa sudan ibarettir"
sözleriyle anlatmaktadır.
Bursa'yı
gerçek kimliğine ulaştıran Osmanlılar
olmuştur. Selçuklu döneminin kültürel
yoğunluğunun bu bölgelere varamamış olması
ve Osmanlı uç beyliğinin kısa sürede devlet
olarak Bursa'ya ulaşması bu yörelerde Türk
kültürünün hızla yaygınlaşması sonucunda
gelişmiştir. bu nedenle Anadolu - Türk
evinin en eski ve en özgün örneklerini son
otuz yıl öncesine kadar Bursa'da bulmak
mümkündü. bursa'da günümüze ulaşabilmiş
evlerin büyük bir bölümü son dönemin orta ve
dar gelirli ailelerine aittir. Bu nedenle
küçük ve yalın örneklerdir. Çünkü varlıklı
aileler son kırk yıl içinde evlerini yıkarak
arsalarına imar planlarına göre apartmanlar
yaptırmışlardır.
Fatih
sultan Mehmet'in evi olarak bilinen
Muradiye'deki evin 15. yüzyıldan çok
17.yüzyıla ait olduğu ileri sürülmektedir.
Bursa
evleriyle ilgili örneklemeler için Y.Mimar
Hüsrev Talya'nın verdiği bilgilere göre bir
değerlendirme yapılacak olursa, 15. yüzyıla
tarihlendirilebilen Somuncu Baba'nın kerpiç
duvarlı eviyle Uftade Tekkesi bitişiğindeki
16. yüzyıl evi en eski Bursa evleridir.
Muradiye'deki 17. yüzyıl eviyle birlikte üç
örnek günümüze ulaşabilmiştir. İlk ikisinin
önemli bir bölümü yıkılmış olduğundan o
döneme ait kesin yargıya ulaşmak güçtür.
Bursa
evlerinin büyük çoğunluğu 19. yüzyılın
ikinci yarısıyla 20. yüzyıl başlarına
tarihlendirilebilen yapılardır. 15. ve 16.
yüzyıl evleri kerpiç olmasına rağmen sonları
ahşap strüktürlü ve bağdadi sıvalı olmak
üzere biçimlenmiştir. Asıl Bursa karakteri,
ahşap malzemenin ağırlıklı olarka yapı
bünyesine girmesiyle doğmuştur.
Diğer
bölgelerde olduğu gibi Bursa evleri de
çoğunlukla iki katlıdır. Üç katlı olan
örneklere rastlanılmakta ise de sayıları
azdır. En önemli kat her zaman evin en üst
bölümüdür. Üç katlılarda ara kat kışlık
olduğundan basık tavanlı ve küçük
pencerelidir. Buradaki yaşam kışın olumsuz
etkilerinden korunmak üzere geçicidir. Çünkü
bahar ve yaz ayları hep en üst katta
geçirilir.
19. yüzyıl
öncesine kadar iklim koşullarının çok sert
olmadığı kesimlerde dış sofalı evlerin
Anadolu'da yayılmış olduğu kabul
edilmektedir. Bursa evleri de 19. yüzyıl
ortalarına kadar dış sofalı örneklerle
gelişmiştir. Ancak pencere camlarının
Anadolu'da da kullanılmaya başlanmasından
sonra tamamen açık olan sofaların kapatılma
eğilimi, soğuklardan korunabilmek amacıyla
yaygınlaşmıştır.
En eski
açık sofalı plan tiplerinde odaların
sofadaki diziliş biçimlerine göre bir
sınıflandırma yapılabilmektedir. I, L ve U
biçiminde oluşan planlar içinde en çok
kullanılan L planlarıdır. Bursa evlerinin
açık sofalarının bir köşesinde çoğunlukla
köşkler ve tahtlar bulunması, plan tipini L
ye dönüştürmüştür. Oda sayılarının çoğalması
evin yatayda büyümesini sağlamıştır. Bazen
iki uçta köşe yapıldığından büyük evlerin
planlanmasında U tipi tercih edilmiştir. 19.
yüzyılın ikinci yarısından itibaren dış sofa
iç sofaya dönüşmüş, özellikle Kamıyarık türü
Bursa evlerinin alt katı kerpiç, kerpiç
dolgulu ahşap, ya da taş duvarlarla inşa
edilmiştir. Üst katları ise ahşap karkas ve
sık olarak yanyana dizilmiş düşey dikmelerin
eğimli olması, bazen motifler oluşturması,
yapı estetiğine de farklı değer
kazandırmıştır.
19.
yüzyıldan sonra evlerin dış yüzleri tümüyle
sıvandığından cephelerin karakteri oldukça
değişmiştir. Buna rağmen yine de sınavın
üzerine uygulanan boyaların renkleri Bursa
evlerine daha değişik özellikler
kazandırmıştır.
Bursa'da
18. yüzyılın ikinci yarısına kadar Türk
evinin klasikleşmiş tipi ve üslubu egemen
olmuştur. Daha sonra, barok üslubun etkileri
İstanbul'dan Bursa'ya da sıçramıştır.
Birinci Ulusal Mimarlık Dönemi'nin sonuna
kadar her tür gelişme, güçlü biçimde yansıma
olanağı bulmuştur.
Bursa
çevresinde topografik ve iklimsel özellikle
birbirine benzemesine rağmen etnik
çeşitliliğin ortaya koyduğu farklılıklar
vardır. Ancak bu farklılıklar daha çok ev
kullanımından kaynaklanan mekan
örgütlenmesiyle ilgilidir. Etnik grupların
üretim biçimi ve ilişkileri, sosyal yaşam
içindeki gelenek ve görenekler, mekan
kullanımını yakından ilgilendirmektedir.
Etnik
farklılığın getirdiği mekan çözümleri için
Bursa'nın çok yakınında ve doğusunda küçük
bir Türkmen köyü olan Cumalıkızık ile yine
aynı çevrede Bursa'nın batısında yer alan
Zeytinbağ/Trilye kıyı köyü örneklemeye
alınabilir.
Cumalıkızık
köyü tarımsal üretime ve hayvancılığa dayalı
bir köydür. Evler tarımsal alanlar
küçülmemesi için birbirine çok yakın ve
küçük bahçeli tutularak sık dokulu yerleşme
oluşturulmuştur. Buna karşılık küçük de olsa
bahçelerdeki ağaçlar evlerin yüksekliklerini
aştığından ve bahçeler çeşitli yeşilliklerle
bezenmiş olduğundan doğayla içiçedir.
Cumalıkızık evleri, Bursa evlerinin temel
özelliklerini taşımaktadır. Plan şemaları
dış ve iç sofa olarak gelişmiş ancak Bursa
evleri kadar ayrıntıları özen
çözümlenmemiştir. Köy ve kent evlerindeki bu
temel farklılık, gerçekte tüm bölgelerde
kendini belli etmektedir.
Cumalıkızık
köyünün tarım ve hayvancılıkla geçimini
sağlaması, alt katların ahır olarak
düzenlenmesini zorunlu kılmıştır.
Anadolu'nun çoğu köylerinde görülebilen bu
çözüm hayvanları daha kolay besleyebilme
ilkesinden kaynaklanmaktadır. Zeytinbağ ise,
Rumlarla Türklerin birlikte yaşadığı,
yaşayan grupların özelliklerinin evlerin
tasarımına çok yönlü yansıdığı ilginç bir
kıyı yerleşmesidir. Rumların başlıca geçim
kaynakları ipekçilik ve balıkçılıktı.
Zeytinbağ bugün Rumlarla bir zamanlar
birlikte yaşamış ailelerin ikinci kuşak
devamının yaşadığı küçük bir kasabadır.
Artık ipekböcekçiliği yapılmamaktadır. Bunun
en önemli nedenlerinden biri ipek
dokumacılığın devam etmeyişi ve pazarlama
olanaklarının ortadan kalkmasıdır. Yoğun
olarak zeytincilik yapılan yörede,
Cumalıkızık'taki evlerin alt katlarındaki
ahırların yerini zeytin depoları almıştır.
İnsan yaşamına ayrılan üst katlara ise
odalardan başka, ipek böcekçiliği yapılan
dönemlerde kozalıklar ilave edilmiştir. Bu
kozalıklar, ya odalardan birini bu işe
ayırarak ya da yalnız bu amaç için ayrı bir
mekan düzenlenerek oluşturulmuştur. Tasarımı
açısından Bursa eviyle büyük bir benzerlik
göstermesine karşılık, mekan örgütlenmesi ve
işlevsel açıdan oldukça farklıdır.
Bursa ve
çevresinde geleneksel yaşam biçiminin bazı
uzantılarına halen rastlamak mümkündür.
Bursa merkezindeki avlulu hanlar yine eskisi
gibi işlev görmektedir. Eski mahallelerde
aileler bahara doğru evlerini boyamakta,
kapı önlerini süpürmektedir. Günlük ev
işlerinin sona ermesiyle öğleden sonraları
kapı önlerinde komşularla sohbet ederek
geçirilmektedir. Baharlarda Uludağ yolu
üzerinde ya da diğer mesire yerlerinde tatil
günü geziler yapılmaktadır. Dini bayramlarda
komşuluk ilişkileri artmakta büyüklerin
elleri öpülmektedir.
Geleneksel
yaşam biçiminin tümüyle devam etmesi, birçok
koşulun değişmesi yüzünden artık olanak
dışıdır. Kente göçlerle insanlar gelmekte,
yerleşme sorunları doğmakta, bu nedenle
yoğun yapılaşmaya açılan Bursa'nın yerleşim
alanlarında tarihsel özelliklerle yüklü
görkemli evler hızla tüketilmektedir.
Marmara
Evleri'nin özelliklerini yansıtabilen
kentlerimizin başında İstanbul gelir. İki
büyük imparatorluğun merkezi olarak kültür
birikimlerini kuşaktan kuşağa aktarabilen
İstanbul, son otuz yıl içinde pek çok
değerini yitirmiş olmasına karşın yine de
çok az kalan örnekleriyle tarihi kimliğini
sürdürmektedir.(İstanbul/Edirne)
Marmara ve Trakya
Bursa, Edirne ve İstanbul gibi Osmanlı
Devleti'nin üç başkentinin yeraldığı Marmara
Bölgesi, Türkiye'nin klasikleşmesi ortamını
hazırlamıştır. Bu kentlerin içinde Bursa,
gelişim sürecindeki evrelerin en ağırlıklı
bir noktasını oluşturmaktadır. Batı Trakya
ve Balkanlardaki oluşuma örnek olan kent ise
Edirne'dir. İstanbul, saraylardan kasırlara,
yalılardan köşklere, ayrık evlerden bitişik
evlere ve giderek Beyoğlu Yakası'ndaki ilk
kargir apartmanlara kadar başkent olmanın
sağladığı olanaklarla Türk evinin gelişimini
doruğa ulaştıran çok önemli ve özel bir
kenttir.
Bursa'ya yakınlığı nedeniyle Kütahya
Evleri daha çok Marmara Evleri'nin
özelliklerini taşımaktadır. Ahşap yapı
strüktürü, bağdadi, sıva ve plan şemaları
bakımından birbirine aşırı derecede benzeyen
bu iki kent aynı yapı tarzının ortaya
koyduğu benzerliklere rağmen detaylarında,
yöresel çözümlerin getirdiği farklılıkları
ortaya koyabilmektedir. Kütahya Evleri , Ege
ve İç Anadolu sınırında bulunması nedeniyle
kırsal kesimlerde İç Anadolu'ya , kentlerde
ise Marmara Bölgesi Evlerine biraz daha
yakındır.
İstanbul'un yakın çevresindeki
yerleşmeler içinde Gebze ve İzmit evlerinin
klasik üslup açısından önemli yerleri
vardır. 17. ve 18. yy'dan kalma bu evler,
son 20 yıl öncesine kadar ayakta kalmayı
başarmış olmalarına rağmen bugün büyük bir
bölümü yıkılmıştır. Bu evlerin arasında
merkezi Orta Sofalı Konaklar bile
bulunmaktaydı.
Marmara Bölgesi'nin tipik örneklerini
veren Bursa kenti de son 20 yıl öncesine
kadar 17. ve 18. yy. evlerini korumakta idi.
Yeni imar faaliyetleri Bursa'ya büyük ölçüde
zarar vermiştir. İstanbul'da varolmayan
erken dönem Türk Evlerine Bursa'da rastlamak
mümkündür. Özellikle dış sofalı/hayatlı
tipler İstanbul'da çoktan varlığını
yitirmiştir.
Marmara Bölgesi'nin batı kanadını
oluşturan Tekirdağ ve Edirne büyük ve açık
sofalı evler bakımından çok zengindir. Bugün
artık bu iki kentte de Türk evinin klasik
tipleri kalmamıştır. Açık sofalı örnekler
tamamen tükenmiş, iç sofalılardan ancak son
dönemlere ait bazı örnekler ayakta
kalabilmiştir.
Bursa yakınlarındaki bir diğer yerleşme
türleri kıyı kesimindeki köylerdir. Bu
köylerde eskiden Rum azınlıklar yaşarlardı.
Arsaları yetersiz olsa bile ev estetiğinden
ödün vermeyen ustalar, Osmanlı yapı sanatını
bu küçük köylerde de doruğa çıkarmayı
başarmışlardır. (Zeytinbağ - Trilye/Bursa)
|